Koca Yusuf - Çolak Mümin Güreşi

Osmanlı Devleti'nden nice pehlivanlar, nice yiğitler er meydanlarında yiğitçe ve mertçe güreşerek çarpıştı. Kimi efsane oldu, kimi imparatorluğa nam saldı, kimi ustasının gölgesinde kaldı, kimi boynuz kulağı geçer deyiminin gerçekliğini göstererek ustasından kat be kat daha iyi konuma geldi.

Ancak Osmanlı'da iki pehlivan vardır ki ikiside dillere destan pehlivanlardı. İkiside birbirinden mert, birbirinden cesur, birbirinden centilmendi. Koca Yusuf, Mümin Pehlivandan daha önce Osmanlı çayılarında nam salmış, bir çok ünlü ve baş pehlivanı alt etmiş, yaptığı tüm güreşleri kazanmış ya da sadece bir kaçında berabere kalmış, koca cüsseli, güçlü, haksızlığa asla gelemeyen, mert ve cesur bir pehlivandı.

Çolak Mümin ise küçüklüğünde sol eli bileğinden iki kez kırılıp, sol eli içe doğru kaynamış olduğundan kendisine Çolak lakabı verilmiş, yaptığı tüm güreşleri kazanmış, devrin ünlü başpehlivanlarının hepsini yenmiş bir pehlivan olarak kendini çok iyi yetiştirmiş, çok saygılı ve efendi kişiliğiyle de gönüllerde taht kurmuş bir pehlivandı. Ayrıca Medrese eğitimi aldığı için, ve küçük çocuklara Kur'an Hocalığı yaptığından Mümin Hoca diye de anıldığını söylemek gerekir.

Birbiriyle henüz karşılaşmayan bu iki pehlivan, birbirlerinden haberdardır. Özellikle Çolak Mümin Pehlivan, Koca Yusuf'u rüyalarında görmekteydi. Çünkü Osmanlı Başpehlivanlarından sadece onunla güreş tutmamıştı. Koca Yusuf'ta Mümin Pehlivanın namını duyuyor ve bir gün kendisiyle mutlaka güreşeceğini biliyordu.


***


Mümin Hoca'nın İstanbul'da fırtına gibi estiği 1894 yılında, Ağustos ayında Koca Yusuf'unda yolu İstanbul'a düşmüştü. Yusuf'un İstanbul'da oluşuna güreş severleri çok sevindirmişti. Yusuf'a Mümin pehlivanla güreş teklif eden güreşseverlere Yusuf , '' Mümin Pehlivan nasıl isterse üle olsun'' dedi. Bu sırada Fatih Camii'nin bitişiğinde ki medrese odasında bulunan Mümin Hoca , içeri giren ustası Suyolcu Mehmet Pehlivan'ın gelmesiyle hemen toparlandı ve Suyolcu'nun selamını aldı.

Suyolcu Mehmet PEhlivan kendisine Koca Yusuf'un İstanbul'da olduğunu ve güreşseverlerin kendisiyle güreşmesini istediği haberini vermişti. Bu durum karşısında çok heyecanlanan Mümin Pehlivan, güreşseverlerinde aracılık etmesiyle güreşmek için bir gün belirlediler.


***


Ağustos'un ilk Cumasında Rami'de yapılacak güreş için Osmanlı Devleti'nin dört bir yanından İstanbul'a Rami'ye güreşi seyretmeye binlerce kişi gelmişti. Bu fedakarlığı yapanlar;

'' Böyle bir güreş yüz yılda bir olur. Bütün malımızı mülkümüzü bu güreşi seyretmek için harcasak yine de az!'' demekteydiler.

Rami çayırında başhakem köşesinde efsane pehlivan Aliço vardı. Mümin pehlivan Aliço'nun yanına giderek ona selam verdi. Aliço Mümin Pehlivanı hemen tanımıştı.

'' Ooo Mümin pehlivan hoşgelmişsin. Hadi bakalım kolay gelsin, bugün ak koyun kara koyun belli olacak. Senden Yusuf'u yenmeni beklerim. Beni mahçup etme''diye takıldı. Mümin Pehlivan '' Estağfurullah koca ustam. Biz kim Yusuf'u yenmek kim.' diyerek Aliço'nun elini öptü. Mümin Pehlivanın ardından biraz sonra da Koca Yusuf Kel Aliço'nun yanına gelerek elini öptü. Aliço '' Bre Yusuf seni iyi gördüm. Mümin Hoca buralarda yenmedik pehlivan bırakmadı. Bizim çırağı ( Adalı Halil) üç defa su götürmez şekilde yendi. Şu Hocaya haddini bildiresin '' dedi. Yusuf '' Haddini bildirmek bizim ne haddimize , elimizden geleni yapacağız inşallah'' inşallah'' şeklinde cevap vererek Aliço'nun yanından ayrıldı.


***


Beklenen an geldi , cazgır seslendi: '' Başpehlivanlar hazır olsun''... Yusuf , kendine ayrılan çadırda giyindikten sonra yağ kazanının başına geldi ve yağlanmaya başladı. Selam verildi , selamı aldı, gelen uzun boylu , ince yapılı, 90 kilo civarında sakallı biriydi. Kendinden 4-5 yaş genç gözüküyordu. Sol koluna dikkat etti, çolaktı. İçinden Mümin Hoca bu olmalıydı diyerek, '' Hoşgeldin Mümin Pehlivan'' dedi.

Yusuf'un Mümin Pehlivan diye hitap etmesi , Mümin Pehlivanın çok hoşuna gitmişti, birine pehlivan diye hitap etmek , ona en yüksek insanlık rütbesini vermek , onu Alperenlerin mirasçısı kabul etmek demekti.''Hoşbulduk bre koca usta. Bu çolak halimle sana karşı güreşe çıktım diye kızmadın inşallah'' inşallah'' dedi Mümin pehlivan. Koca Yusuf '' Kızmak ne demek Mümin Pehlivan, seninle güreşmek benim için şereftir. Pehlivanlığın kolda değil gönülde, yürekte olduğunu en iyi sen bilirsin. Bügüne kadar karşına çıkanları yenmiş, zamanımızın bir tanesi olduğunu ıspatlamışsın'' dedi. Mümin pehlivan hafif tebessümle '' Estağfurullah koca ustam. Zamanımızın bir tanesi sizsiniz, biz yolunuzda yürümeye çalışırız.'' Koca Yusuf Mümin Pehlivanının tevazu, alçak gönüllülüğü karşısında gülümsedi: '' Te be Mümin pelvan, işler sülediğin gibi değil, benim çok zor yendiğim, bir defada berabere kaldığım Adalıyı üç defa yenmişsin. Bana öyle gelirki bugün bana zamanımızın bir tanesinin kim olduğunu gösterecek gibisin. Ne yapalım kısmet bugüneymiş.''

Mümin pehlivanının gönlü Koca Yusuf'a ısınıvermişti. Sanki senelerdir tanışıyorlarmış, beraber büyümüşler gibiydi. Koca Yusuf'ta Mümin pehlivanı çok sevmiş, cılız vücudu ve sakat koluyla er meydanlarını nice dev pehlivanlara nasıl dar ettiğini anlamaya çalışıyordu. Sohbetleri Cazgır'ın '' Başpehlivanlar çayıra'' seslenmesiyle sona ermişti.

Son olarak birbirlerinin yağlanmasını kontrol ettiler ve meydanın ortasında bekleyen cazgırın yanına gittiler. Kıbleye karşı el bağlayıp durdular. Güreşlerinin hakk için , er meydanlarınında savaş meydanları olduğunu hatırlattılar.


***


Rami çayırları tıklım tıklım olmuştu. Seyirciler anlatılmaz bir heyecan içindeydiler. Sanki Alpaslan'ın Malazgirt ovasında bizanslılarla savaşını seyretmeye gelmişlerdi. Her iki pehlivanı çılgınca alkışladılar. Mümin'in daha önce güreşlerini görmeyenler hayal kırıklığı içindeydiler. Bu molla bu vücutla , bu kiloyla, Adalı'yı, Kurtdereli'yi nasıl yenmiş diye söylenmekteydiler.

Koca Yusuf'un bu cılız pehlivanı kolayca yenebileceğini düşünmüştüler. Mümin'in güreşini seyredenlerse '' Görünüşü sizi aldatmasın, çok kuvvetli ve çok zeki'' diyerek cevap veriyorlardı. Cazgır tezahüratların yatışmasını bekledikten sonra duasına başladı :

Besmeleyle çıkın meydana,
Uymayın hiçbir vakit kör şeytana,
Bu dünya kalmamıştır hazret-i Süleyman'a,
Size de kalmaz pehlivanlarım.
Hani Ali ? Hani Veli?
Hazret-i Hamza'dır Pehlivanların Piri.
Alta geldim diye yerinmeyin,
Üste çıktım diye sevinmeyin,
Hasmınız karınca dahi olsa,
Ondan aşağı tutun kendinizi pehlivanlarım.

Cazgır Mümin'e Hitaben:
Ey Mümin Pelvan,
Karalarlı Yusuf Pehlivanda var hakiki güleş,
Şimdiye dek çıkmadı ona eş,
Hasmını görünce meydanda olur ateş,
Odur er meydanında batmayan güneş.

Cazgır Yusuf'a Hitaben:
Ey bre Koca Yusuf,
Sakın deme var mı benim gibi,
Bir yel eser savurur harman gibi,
Karşındaki Mümin Pelvan, hem molla,
Rakibini cin gibi çarpar, kendini kolla.

Cazgır iki pehlivana hitaben:
Ey pelvanlar, gözler sizdedir bugün,
Güleşiniz olsun gönüllere düğün,
Vurun sarmayı kündeyle atın,
Duanıza, Peygamber Efendimiz'e Salavat katın.
Alta düşersen apış,
Üste çıkarsan paça kasnaktan yapış,
Vur sarmayı Kündeden at,
Getir Hazret-i Muhammed Mustafa'ya salavat.
Allah Allah, İllallah,
Muhammedün Rasulullah,
Şu iki yiğide hep birlikte diyelim maşallah,
Haydi Allah Derman versin ,
Alperenler size el versin.

Duaların bitmesiyle Türkoğlu'nun Türkistan'dan Anadolu'ya , oradan da Avrupa'ya akışını: insanlık , adalet anlayışını temsil eden peşreve başladılar.

Koca Yusuf dev bir kartal gibi kanat çırparak , at gibi şahlanarak peşreve çıkarken, sol kolu bileğinden ters kaynamış Çolak Mümin Hoca'nın yaptığı peşrev biraz sönük kaldı. Bu durumu fark eden Koca Yusuf da , Mümin Pehlivan daha fazla sıkılmasın diye peşrevini kısa kesti. Birbirlerinin sırtlarını sıvazladıktan ve helalleştikten sonra iki pehlivan ense enseye geldi ve beklenen güreş başladı.

Koca Yusuf Mümin Pehlivana karşı nasıl güreşeceğini bilemedi. Çolak kolu sebebiyle ona acıdı. Sonra kendi kendine ''Sana ne oluyor da çolak kolunu hakir görürsün? Yüce Rabb'imin her işinde bir hikmet var. Mümin'in en büyük kozu çolak kolu derler. Sen kendine bak'' diye düşünerek kendi kendine kızdı.

Koca Yusuf hafif elenselerle Çolak Mümin'i yoklamaya başladı. Mümin Pehlivan bu elenseleri vücut hareketleriyle boşa çıkardığını farketti. Birşey daha dikkatini çekmişti Yusuf'un. Mümin Pehlivan çolak kolunu omzuna dayıyor, bundan sonra sağa sola bakıyordu.

Mümin'in başka bir yere baktığını farkeden Yusuf yıldırım gibi paçalara indi. İnmesiyle de Mümin Hoca boyunduruğu yetiştirdi. Yusuf şaşırdı. Paçalara indiği zaman bu hoca başka bir yere bakmıyormuydu. Nasıl görmüştüde boyunduruğu yetiştirmişti? Mümin Hoca'nın çolak kolu yusuf'un boğazına gülle gibi dayanmıştı.

Yine de Yusuf yüklenmişti. Yüklendikçe nefesinin kesildiğini farketti ve gözlerinin karardığını hissetti. Bu sırada Mümin Pehlivan '' Yusuf ustam gel inat etme, paçaları bırak dedi.'' '' Daha önce rakiplerine söylediğini şimdi Mümin Hoca ona söylüyordu. Bu sözler nefsine zor gelmişti. Ancak Mümin Hoca'nın kollarında ki korkunç gücü farketmişti. Paçaları bırakmaması onun aleyhine olacaktı. Paçaları bıraktı, Mümin Hoca'da hemen boyunduruğu boşalttı. Pehlivanlar ayağa kalktı ve güreş ayakta başladı. Ense enseye gelir gelmez Mümin Pehlivan, birden ellerini koltuk altlarından geçirip Yusuf'un sırtına birleştirerek çapraz aldı. Yusuf nasıl olduğunu anlamamıştı.

Bu mümin pehlivanın ne zaman ne yapacağı anlaşılmıyordu. Yusuf yanbaş oyunu uyguladı. Mümin pehlivan inanılmaz bir çeviklik göstererek dizüstü düştü ve Yusuf yetişmeden ayağa kalktı. Güreş gitgide çekişmeli hale gelmekteydi. Koca Yusuf nara attı: '' Hayda Bre Mümin Pelvan! Maşallah! Mümin pehlivan karşılık verdi: '' Maşallah bre Koca usta.''


***


Oyunlar birbiri ardına gelmekteydi. Koca Yusuf 'un farkettiği ancak diğer pehlivanların farketmediği birşey vardı Çolak Mümin'de. Çolak olan eli bükülmediğinden, çengel gibi ve güçlü oluşu Mümin Hoca'ya avantaj sağlamaktaydı. Bu yüzden Yusuf mümkün olduğunca Çolak Mümin'in sol kolunu vücudundan uzak tutmaya çalışıyordu. Mümin'in acı kuvvetine birde çok zeki güreşmesi eklenince durum gitgide zorlaşıyordu Koca Yusuf için.

Elenseleri sıklaştırmaya başladı Yusuf. Mümin'i bu elenselerle sindirmeyi amaçlıyordu. Ancak Mümin bu elenselere anında zekice oyunlarla karşılık veriyordu. Boşu boşuna yorulduğunu farketti Koca Yusuf. Bununla birlikte de taktik değiştirdi.

Mümin Hocayı çapraza aldı ve sürüklemeye başladı. Yusuf, Mümin Hocanın çökmesine , kılçık ve yanbaş atmasına karşı tedbirliydi. Mümin Pehlivan bütün bu oyunları yapamayınca çengelle sırtüstü gitmemek için can havliye kendini yana attı.

. Yusuf'ta onunla yere düşmemek için çaprazı boşalttı. Mümin Hoca yerden doğrulamadan Yusuf yetişti ve çullandı. Hemen sarma almaya , ayaklarıyla ayaklarını içten sararak zaptetmeye çalıştı ama Mümin Pehlivan iyice toparlanarak bu fırsatı vermedi. Bunun üzerine yere yaymak için üzerine tam manasıyla abandı. Mümin Pehlivan bu fırsatı kaçırmadı, kalça hareketi yaparak kılçık oyunu uyguladı.

. Yusuf'u yan tarafa düşürdü, hemen davranıp altta zaptetti. Biranda işler ters dönmüş alttaki üstte üstteki altta kalmıştı. Güreşin iyice hareketlendiğini gören davulcular son güçleriyle vurmaya , zurnalarda cenk havasını çalmaya başlamıştı. Seyirciler rüyada gibiydi. Mümin hemen bel kündesi almak için harekete geçti. Kollarıyla Yusuf'u kavrayıp kündeyi doldurdu. Yusuf dahil kimse Mümin'in bel kündesiyle kaldırıp atacağına ihtimal vermiyordu. Yusuf topuk kesmek (bkz: sözlük-26) ve Mümin'in topuğunu kavramak için çalıştı fakat başarılı olamadı. İnanılır gibi değildi ama Mümin, Yusuf gibi bir pehlivanı kündeye almasıyla hemen yerden kesmişti.

Bu sebeple Yusuf topuğunu yakalayamamıştı. Aliço dahil herkes nefesini tutmuştu.Mümin Yusuf'u kaldırdı, şöyle bir tarttı , Yusuf'un kolları havada dövüyordu. Herkes büyük bir heyecan içindeydi. 26 yıllık Aliço saltanatına son veren, bugüne kadar bir defa olsun sırtı yere gelmeyen Koca Yusuf yeniliyor muydu?


***


Herkes gibi Mümin pehlivanıda heyecan sarmıştı. Mümin Yusuf'u kaldırmıştı ama beli, kasıkları dayanılmaz bir şekilde sancıyordu. Künde atmak için yukarı doğru kaldırmaya devam ettikçe belinin ve kasıklarının sancısı dahada fazlalaşmaktaydı. Mümin ne yapacağını bilemiyordu. Yusuf gibi bir pehlivanı kündeyle atmak, künde atan bir pehlivan için çok tehlikeliydi. Sancılar bu tehlikeyi haber veriyordu. Kündeye atsa bir sıkıntı atmasa bin sıkıntı. Belinin ve kasıklarının acısıyla gözlerini yumdu. Bedeli ne olursa olsun kündeyi atacaktı. Yusuf'u bir daha bu duruma düşürmesi imkansızdı. Ve Mümin pehlivan gözünü karartarak kimsenin beklemediği bir anda ''Ya Allah'' diyerek Yusuf'u savurdu. Tıpkı koca bir dağı yerinden koparır gibi. Bedenindeki dayanılmaz acıya katlanarak. Yusuf'un ağır vücudu, tam çevrilmesine engel olmuştu. Kündeyi atmasıyla Mümin'in kasıklarına dayanılmaz bir ağrı girdi. Yusuf can havliyle göbeğinin yıldız görmemesi için havada yüzüstü dönmeye çalıştı. Ve sol omzu üzerine düştü. Düşmesiyle davul zurnalar kesildi. Yusuf doğruldu. Kıpkırmızı kesilmişti. Boynunu bükmüş mahcup şekilde kendisine bakan Mümin pehlivana sordu: '' Te be Mümin, bu davullar niçin sustu. Göbeğim açıldı mı, Yenildim mi ?

Mümin Hoca mahcup bir şekilde cevap verdi: '' Yok be Yusuf ustam, benim gördüğüm kadarıyla göbeğin açılmadı. Çok ağır olduğun için seni tam çeviremedim. Allah için sende havada iyi döndün. Omuz üzerine düştün''

''Güreş bitti pehlivanlar hadi helalleşin'' iki pehlivanda sese dönerek konuşanın koca usta efsane pehlivan Aliço olduğunu gördüler. Aliço Mümin'in kündesiyle yerinden fırlayarak meydana koşmuştu. Yusuf tam manasıyla şaşkındı. Rakibi Mümin pehlivan Koca Yusuf'a yenilmedin derken Başhakem Aliço güreş bitti diye söylüyordu.

Yusuf iyice emin olmak için sordu: '' Koca Ustam yenildim mi ?'' Aliço gülerek '' Te be Yusuf. Bu mollacık, şu çolak koluyla bu kilosuyla bu kadar yapabilir. Senin gibi bir devi ancak bu kadar yenebilir.'' dedi. Mümin pehlivan Aliço'nun söylediklerine fena bozuldu.

Onu en fazla kızdıran çolak olduğunu yüzüne söylemesiydi. ''Bu mollacık seni ancak bu kadar yenebilir '' sözü ise Mümin pehlivanı daha da öfkelendirdi. Ancak saygısından '' Koca ustam, ben iyice gördüm Yusuf pehlivan yenilmedi. biz güreşimize devam edelim.'' dedi.

. Mümin pehlivan Koca Yusuf'un ensesine yapıştı , Yusuf şaşkındı. Başhekem Aliço'ya baktı. Mümin pehlivanın Aliço'ya itiraz etmesi Aliço'yu fena şekilde kızdırmıştı. Aliço iki pehlivanı kollarından tutarak sertçe ayırdı ve Mümin pehlivana bağırdı.: '' Bre molla, haddini bil. İşimi bana mı öğreteceksin? Daha dünkü pehlivansınız be! Güreş bitti dediysem bitti. Şu haddini bilmeze bak. Koca Yusuf gibi birini yendim diye bayram edeceğine ve elimi öpmesi gerekirken kararıma itiraz eder! Haydi molla , elimden bir kaza çıkmadan meydanı terk edesin!''

Aliço kızarak Mümin pehlivan ve Koca Yusuf'un yanından ayrıldı. Cazgır, Mümin pehlivan'ın kündeyle galip geldiğini ilan etti. Mümin Pehlivan bu duruma çok bozuldu. Koca Yusuf ise tam manasıyla şaşkındı. Mümin Koca Yusuf'u göğsünden tutarak hafifçe kaldırdı, helalleşti ve Yusuf'un kulağına fısıldadı: '' Yusuf Ağa'm. Bu şekilde bir galibiyet kabul edemem. Giyindikten sonra buluşalım. Kaldığın yeri sülersin. Haber gönderirim, inşallah en yakın zamanda karşılaşır, güreşimizi tamamlarız'' dedi.

Mümin pehlivan'ın bu mertliği Koca Yusuf'u çok duygulandırmıştı. '' Mümin pelvan. Dünya ahiret kardeşimsin. Tekrar karşılaşmasak bile hiç mühim değil. Senin gibi bir pelvana yenilmek benim için şereftir. Benim için galibiyetlerin en güzelidir. '' dedi.

Yusuf'un sözleri Mümin pehlivanı derinden etkiledi. Bir şey diyemedi, gözünden göğsüne akan yaşları göstermemek için döndü, yürüdü. Daha doğrusu yürümeye çalıştı. Mümin Pehlivan yürümekte zorlanıyordu. Mümin Pehlivana ne olmuştu? Böyle bir galibiyetin yüküyle mi sendelemişti. Yusuf Mümin pehlivanın arkasından bakakaldı. Az önce kendisine zor anlar yaşatan Mümin pehlivan şimdi yürümekte zorlanıyordu.

Yusuf, nasıl davranacağını bilemedi. Resmen mağlup ilan edilmişti. Şimdi mağlup bir pehlivandı. İlk kez mağlubiyeti tatmıştı. Nefsi feryat ediyordu. Aliço niçin böyle davranmıştı, acaba nefsinin kırılması, hiçbir pehlivanın yenilmez olmadığını göstermek için mi ? diye için için düşünüyordu Koca Yusuf.

Çadıra giyinmek için giden Mümin pehlivan ağlıyordu. Bütün seyirciler hayret içindeydi. Galip ilan edilmesine rağmen suçluymuş gibi boyun büküp giden Mümin'e bakıyorlar, olan biteni anlamaya çalışıyorlardı.

Mümin pehlivan kendi içinde Koca Yusuf'u yendim diyemiyor. Aklı ve gönlü '' Hakkıyla , itirazsız şekilde galip geldin'' diyemiyordu.


***


Kasıkları fena halde ağrımakta olan Mümin pehlivan ustası Suyolcu Mehmet Pehlivanla birlikte hekime gitti. Hekim Mümin pehlivanı muayene ettikten sonra; ''Evet, Mümin pehlivan. Durum tahmin ettiğim gibi. Fıtık olmuşsun, kasık fıtığı'' dedi. Mümin hekimin ne demek istediğini tam manasıyla anlayamamıştı. '' Hekim Efendi nasıl yani hekim efendi'' efendi'' diye sordu. Hekim Hekim'' Anlatmaya çalışayım. Karın içindeki organların, genellikle bağırsakların, karın duvarındaki bir açıklıktan kasıklara doğru dışarı çıkmasına kasık fıtığı denir. Sende de kasık fıtığı var. Çok ağır birşey kaldırmışsın anlaşılan'' anlaşılan'' dedi. Mümin pehlivan boynunu bükerek ''güleşebilecek miyim? diye sordu. Hekim '' yani Mümin pehlivan kesin bişey diyemem. Bu halde güreşmen çok zor.


***


Koca Yusuf'la güreşinden sonra içini kemiren sualler içindeydi Mümin pehlivan. İçinden bir ses Yusuf'u yenmedin onunla tekrar güreşmelisin diyordu. Ama nasıl güreşecekti. Bırak güreşmeyi yürümekte bile zorlanıyordu. Hafif eğildiğinde kasıkları , hançer saplanmış gibi sancıyordu. Hekimin söylediği doğruydu. Kasık fıtığı olmuştu. Kasık fıtığı olanında güreşmesi imkansızdı. Güreş hayatının bittiğini düşünmek bile istemiyordu. Bu haliyle Yusuf'la nasıl güreşecekti. Onu nasıl yenecekti.

İstanbul'da günlerce Koca Yusuf ile Mümin pehlivanın güreşi konuşulmuştu. Güreşi seyredenler Mümin Hoca'nın Koca Yusuf'u açık düşüremediğini; Aliço'nun Koca Yusuf'tan intikam almak için mağlup ettiğini söylüyorlardı. Mümin pehlivanın ateşler içinde yandığı günlerde Koca Yusuf ortalıklarda görünmüyordu. İstanbul'a inmedi. Aliço'nun kendisini mağlup ilan etmesi nefsine çok ağır gelmiş, kabullenmekte zorlanmıştı. Rami'deki güreşten bir hafta sonra beklediği haber geldi. Mümin pehlivan , Cuma günü ikindi namazı sonrası Ihlamur'da Hacı Hüseyin Bağı'nda güreşmek üzere haber göndermişti. Yusuf belirlenen günün ikindi sonrasında Hacı Hüseyin Bağı'nda hazır oldu. Mümin pehlivanın ve ustası Suyolcu Mehmet pehlivan daha önce gelmişlerdi. Nereden haber almışlarsa tanımadıkları onbeş kadar kişi de güreşi seyretmeye gelmişlerdi.

Hacı Hüseyin Çayırı , içinde çeşmesi olan çok hoş bir meydandı, Kırkpınar'ı hatırlatıyordu. İstanbul pehlivanları genelde güreş çalışmalarını bu çayırda yapardı. Taraflar selamlaştılar, özellikle de Yusuf ile Mümin pehlivanın muhabbeti çabucak koyulaştı. Birbirlerine sanki rakip değil de dost gibiydiler. Kispetlerini giyip yağlandıktan sonra el bağladılar. Yusuf'un birşey dikkatini çekti. Mümin pehlivan yürürken zorlanıyordu, Yusuf sorduğunda '' Önemli bir şey yok'' dedi.

Mümin pehlivanın ustası Suyolcu Mehmet pehlivan hem cazgırlık hem de hakemlik yapıyordu. Mümin pehlivan peşrev çıkarırken de aksıyordu. Ense enseye geldiklerinde Yusuf şöyle bir elense çekti, Mümin'in yüzünün acıyla gölgelendiğini gördü. Bacaklarına dalar gibi yaptı, Mümin pehlivan eğilemedi. Bunu üzerine Koca Yusuf güreşi bıraktı. '' Bu böyle olmaz Mümin pehlivan! Zaman gerçekleri konuşma zamanı.'' '' diyerek Mümin pehlivan ve Suyolcu Mehmet pehlivana sordu: ''Mehmet pelvan , anlat bakalım' Mümin'e ne oldu? Ona sorsam söylemez. ''

Suyolcu boynunu büktü, Mümin'e baktı, onun kıpkırmızı kesildiğini, sakın anlatma manasında başını salladığını gördü: bu sefer Mümin'i dinlemeyecekti, hakikat meydana çıkmalıydı ve gerçeği açıkladı: '' Yusuf pelvan, sana künde atarken Mümin pelvan sakatlandı. Kasıkları çıktı. Sırf senin hatırın için buraya güleşmeye , daha doğrusu sana yenilmeye geldi, bana da sıkı sıkı tembihledi, bir şey sülememem için. Ama sen fark ettin. Büyük ihtimalle Mümin'in güleş hayatı bitti.''

Mümin'e bakan Yusuf , gözlerinde ki yaşlarını görünce ustası Suyolcu Mehmet'e sordu: '' Mehmet pelvan, durum o kadar ciddi mi ? '' Mehmet pehlivan üzgün üzgün başını salladı: '' Ciddi Yusuf pelvan hem de çok ciddi.''

Koca Yusuf bu duruma daha fazla dayanamadı, Mümin pehlivanın boynuna sarıldı '' Kardeşim benim!'' diye sarıla sarıla ağlamaya başladı. Orada güreşi seyretmeye gelenlerde iyi yiğit ve mert pehlivanların omuz omuza ağlamalarına dayanamayarak ağlamaya başladı.